ISTRADE 2016’nın ikinci gününde (1 Nisan 2016) Enerji Mevzuatı ve İçtihatlar Işığında Enerji Ticareti konulu panelde elektrik satış bedellerindeki TRT payının hukuki niteliği ve güncel gelişmeler hakkında bir konuşma yapmam istenmişti. O konuşma için hazırladığım notlarımı (dikkat, ham metindir) paylaşıyorum: Olaylar – 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren uygulanmak üzere EPDK…
Yorumlar kapalıDr. Ertuğrul Akçaoğlu Yazılar
Not: Bir yıl kadar önce Twitter’ın Türkiye’de vergilendirilmesini konu alan bir makale yazmaya başlamıştım. Sonra araya başka şeyler girdi, makale taslağı giriş kısmından öteye geçemedi. Muhtemelen (en azından 2015-2016’da) bu makaleyi tamamla(ya)mayacağım. Ancak, bir araya getirdiğim bilgi kırıntılarının çöp olmasını da arzu etmiyorum. O nedenle makale başlangıcını aşağıda paylaşıyorum. Dileyen alıp devamını getirebilir. Makalesinde ufak bir teşekkür etse yeter. :)
Barolar Birliği Avukat Hakları Merkezi’nin davetiyle 30 Nisan günü Birlik merkezinde düzenlenen bir çalışaya katıldım. Konu avukatların vergi sorunları idi. Başta karşı taraf vekalet ücretinde KDV ve stopaj olmak üzere avukatların yıllardır süregelen çeşitli sorunları çalıştayda kapsamlı bir şekilde ele alındı. Çalıştay notlarının bir kitapçık olarak yayınlanacağını zannediyorum. Çalıştay ile…
Yorumlar kapalıOyunculardan biri benim kızım ;)
Yorumlar kapalıÖrnek bir olayda idare bir öğretim üyesine yersiz yere ek ders ödemesinde bulunmuş, daha sonra söz konusu ödemeyi Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 18. maddesi uyarınca söz konusu kişiden zararın oluştuğu tarih itibariyle yasal faiziyle beraber talep etmiştir.
Bu kısa bilgi notu iadede izlenecek usul ve hangi durumlarda ilgiliden faiz istenebileceği hususu ile sınırlı olarak kaleme alınmıştır.
Yorumlar kapalıBu yazı son mevzuat değişiklikleri karşısında ortaya çıkan iki soruyu yanıtlamayı amaçlamaktadır. İlk soru, üniversite döner sermaye işletmelerince sunulan hizmetlerin fiyatlarının belirlenmesi hususunda üniversite yönetim kurullarının yetkisinin devam edip etmediği; ikinci soru ise, döner sermaye işletmelerince hizmet sunan personele yapılan ek ödemelerin hesaplanmasında kullanılan puanların tespiti bakımından üniversite yönetim kurullarının (sınırlı) yetkisinin devam edip etmediğidir.
Yorumlar kapalıCambridge Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nden Koreli kalkınma iktisatçısı Doçent Dr. Ha-Joon Chang’ın orijinal adı Bad Samaritans, yani ‘Kötü Samiriyeliler’ olan kitabı, Sanayileşmenin Gizli Tarihi adı altında Epos Yayınları tarafından yayınladı. Çeviriyi abim yaptığı için, çeviri sürecinde, kitabın hem aslını hem de Türkçesi’ni okuma fırsatı buldum. Japonya’dan Almanya’ya, ABD’den Kore’ye kadar pek çok ülkenin saniyeleşme – kalkınma süreci ile ilgili bize anlatılan doğrunların aslında yanlış, yanlışların ise aslında doğru olduğunu öğrendim. Ben kitaptan çok etkilendim; size de mutlaka okumanızı salık veririm.
Aşağıdaki satırlar, abimin kitapla ilgili blog yazısından alıntıdır: (Bkz: http://www.eminakcaoglu.com/2012/02/sanayilesmenin-gizli-tarihi.html)
Yorumlar kapalıBu yazı Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Dergisi’nin 116. sayısında yayınlanmıştır. (Aralık 2009, Sayfa 60-63)
Ertuğrul Akçaoğlu*
Muammer Ketizmen*
Abdurrahman Saygılı*
Eşref Küçük*
Vadesiz Mevduatlarının İnternet Bankacılığı Yoluyla Boşaltılmasında Banka ve Mevduat Sahiplerinin Hukuki Durumlarına Kısa Bir Bakış:
Çok Yapılan Bazı Yanlışların Doğruları
Sorunun tespiti ile başlayalım söze:
İnternet bankacılığı şüphesiz ki bizlerin hayatını oldukça kolaylaştırıyor. Ancak, muhtelif sebeplerle internet bankacılığında güvenliğin – bazen – tam olarak sağlanamadığını ve mevduat sahiplerinin banka hesaplarının – bazen – kötü niyetli kişilerce boşaltıldığını hepimiz görüyor, biliyoruz. İncelediğimiz olayların çoğunda mevduat sahiplerinin banka hesaplarının boşaltıldığını fark ettiklerinde bankalarına başvurarak “zararlarının” tazminini talep ettiklerini; banka bu taleplerini yerine getirmediğinde de “tazminat davası” açtıklarını görüyoruz. Açılan davalarda “davacı” mevduat sahiplerinin hesaplarının boşaltılmasında o veya bu sebeple “bankanın kusurlu olduğu” savına dayandıkları, “davalı” bankaların ise kendilerinin “kusursuz”, davacının “kusurlu” olduğu savunmasına sığındıklarını tespit ediyoruz. Bu şekilde açılan davalar, çoğu zaman, mahkemelerce “tarafların kusurunun tespiti” için bilirkişilere gönderilmekte.
Yorumlar kapalıBu yazı Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Dergisi‘nin 114. sayısında yayınlanmıştır. (Ekim 2009, Sayfa 22-23)
Eşref Küçük*
Ertuğrul Akçaoğlu*
Muammer Ketizmen*
Abdurrahman Saygılı*
e-Zamanı geldi…
e-Devlet şekilleniyor…
E-DEVLET VE BİLGİ TOPLUMU KANUN TASARISI TASLAĞI1
“Nerede toplum varsa orada hukuk vardır”, der, formülasyonu Grotius’a atfedilen eski Roma kökenli bir söz. Hukuku temel almayan, ilişkilerini düzenleme gereksinimi duymayan bir toplumun var olamayacağını ifade eder bu söz. Elbette hukuku inşa edecek olan da devlettir: Nerede toplum varsa orada devlet vardır. İnsanların birarada yaşayabilmek için zorunlu olarak hukuk kurallarına ihtiyacı olmasını, bunun sonucunda da toplum halinde yaşamaktan başka çaresi olmadığını da, herkesin bildiği gibi, Aristo “insan toplumsal bir varlıktır” sözleriyle betimlemiştir. Eski Roma toplumunun da, kendisini barbar kavimlerden, hukuk kurallarına göre yönetilmesiyle ayırması da, hukukun toplum hayatının vazgeçilmez bir öğesi olduğuna dikkat çeken antik ve fakat çok önemli bir detay olarak günümüz bilişim çağının e-toplumuna ışık tutmaktadır. e-Toplumun da e-hukuku ve e-devleti olacaktır. Bunun da artık e-zamanı gelmiş bulunuyor.
Başbakanlığımız, bilişim toplumuna dönüşümümüzü sağlamaya yönelik olarak, 7 Ağustos 2009 tarihinde “e-Devlet ve Bilgi Toplumu Kanun Tasarısı Taslağı”nın 1.7 sürümünü internet sitesinde yayımladı. Bu yazının amacı, işte bu kanun tasarısı taslağının içeriğini okuyucularımızla paylaşmaktır.
Yorumlar kapalıTürkiye Bilişim Derneği’nin her yıl düzenlediği bilişim kongresi bu yıl Bilişim 09 adı altında 18-20 Kasım 2009 tarihleri arasında Ankara Grand Rixos otelinde gerçekleşiyor. Kongrenin 3. günündeki etkinliklerden biri olan İnternet Bankacılığında Sorumluluk konulu panele davet edildim. Panelde konunun “hukuki sorumluluk” ve “bilirkişilik” yönleri üzerinde konuşmak niyetindeyim. Konuya ilgi duyanlar…
Yorumlar kapalıFakülte kütüphanesinin müze kısmında yer alan 150 kadar eserden 135’ini dijitalleştirerek İnternet’ten erişime açtık. Böylelikle sadece kazara kütüphanenin bir müzesi olduğunu öğrenip de camekanların içindeki kitapların kapaklarını veya bir iki sayfasını görebilen ufak bir azınlık yerine İnternet’e girebilen herkesin müzedeki eserleri sayfa sayfa okyabilmesini mümkün kıldık. 135 kitabın dijitalleştirilmesi ikibuçuk ay…
Yorumlar kapalıBu yazı 1998 senesinde yazılmıştır; güncel değildir.
Giriş
Bir vergilendirme ilişkisinin iki tarafı vardır: Vergi alacaklısı olan devlet (vergi idaresi) ve vergi borçlusu olan mükellef. Bu sayılanlara bir üçüncü taraf olarak sorumlu da eklenebilir.
Mükellef, vergiyi doğuran olayı kendi kişiliğinde gerçekleştirmiş bulunan ve vergi borcunu kendi malvarlığından ödemek zorunda olan kişi olarak tanımlanabilir. Sorumlu ise, bazen mükellefle birlikte, bazen de mükellefin yerine geçerek, vergilendirmenin maddi-şekli ödevlerini yerine getirmekle görevlendirilmiş olan kişidir.
Vergi yasalarımız mükelleflik ve sorumluluk kurumlarını ayrıntılı şekilde düzenlemişken, iradi temsil kurumu açısından sessiz kalmışlardır.
Vergi yasalarının bu durumu iki şekilde değerlendirilebilir: Kanun koyucunun, mükellef ve sorumluların vergi ödevlerini bizzat yerine getirmelerini istemiş olduğu ve bu sebeple Vergi Hukukunda iradi temsile yer vermediği söylenebilir ya da kanun koyucunun, esasen Borçlar Hukukunda düzenlenmiş bulunan temsil müessesesinin Vergi Hukukunda da geçerli olacağını kabul ettiği, bu nedenle yeniden düzenleme gereği görmediği de düşünülebilir.
Bu çalışmada, mevzuatımızdaki hükümlerin ışığında, Vergi Hukukunda temsilin mümkün olup olmadığı; bu soruya olumlu yanıt verilebilirse, temsil yoluyla hangi işlemlerin gerçekleştirilebileceği incelenmeye çalışılacaktır. Bu amaçla, önce genel olarak temsil konusu ele alınacak, daha sonra Vergi Hukukunda temsilin mümkün olup olmadığı tartışılacak ve buna bağlı olarak temsil yoluyla gerçekleştirilebilecek işlemler değerlendirilecektir.
Yorumlar kapalıBu yazı 2007 yılında yazılmıştır; güncel değildir.
Muktezalar (özelgeler), bağlayıcılık ve yeni vergi normu koyma ölçütüne göre asli kaynak niteliği taşımayan, ikincil nitelikte, vergi hukukunun “açıklayıcı” kaynaklarındandırlar.[1]
Vergi Usul Kanunu’nun 413. maddesine göre, mükellefler (yükümlüler), Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından belirsiz ve kararsızlığa neden olan hususlar hakkında açıklama istiyebilirler. Yetkili makamlar yazı ile istenecek açıklamayı yazı ile veya sirkülerle cevaplamak zorundadırlar. Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı zorunlu kılsa bile ceza kesilmez.
Mükellefler bağlı oldukları vergi dairesi başkanlıklarına veya defterdarlıklara bir dilekçe ile başvurmak yoluyla mukteza talebinde bulunabilirler. Muktezalar, kendilerine verilen muktezaya göre hareket eden mükellefleri bunun neticesinde doğabilecek vergi cezalarına karşı korumakla beraber, vergi borcu asıllarına, gecikme zammı ya da faizlerine karşı koruma sağlayamazlar.
Yorumlar kapalıHer ikisi de Türkçe olmayan “İnternet” ve “etik” sözcüklerinden oluşan “İnternet etiği” bileşik sözü İnternet kullanıcılarının dağarcığında yerini bulmaya başladı bu aralar. Haber grupları, web forumları gibi sanal ortamlarda İnternet kullanıcıları birbirlerini İnternet etiğine uymaya davet etmeye başladılar.
Peki nedir bu “İnternet etiği”?[1] Doğrusu, “İnternet etiği” veya – telaffuzu zor olduğu için olsa gerek – Türkçede pek az kullanılan “netiket” (netiquette) gibi terimlerle ifade edilen kavramının içinin tam olarak ne ile dolu olduğunu izah etmek hiç de kolay değil.
Kavramdan önce terimden başlayalım: Bu bileşik söz – esasen kendini oluşturan parçaları gibi – bizim ürettiğimiz ya da türettiğimiz bir söz değil. İngilizcedeki “Internet ethics” ifadesinin kelime kelime çevirisinden ibaret. “İnternet”in neyin nesi olduğunu hepimiz biliyoruz. (Acaba gerçekten de biliyor muyuz?)[2] “Etik” sözcüğü ise Türk Dil Kurumu sözlüğünde şöyle tanımlanıyor:
Yorumlar kapalıDün Amerikan Vergi İdaresi’nin (Internal Revenue Service – IRS) baş hukuk müşaviri olan Donald Korb’un yaptığı bir konuşmayı izledim. Bay Korb konuşmasına vergi kanunlarının hayatımız üzerinde ne büyük etkileri olduğunun örneklerini vererek başladı. Verdiği ilk örnek eski Roma’daki köylüler ile ilgiliydi. Eski Romalı köylüler sırf vergi ödememek için topraklarının mülkiyetlerini soylulara veya kiliseye devrederlermiş. Soylular ve kilise vergi ödemezlermiş çünkü. Köylüler mülkiyeti kaybetmekle beraber eski toprakları üzerinde zilyet olarak hayatlarına devam ederlermiş.
IRS’in baş hukuk müşaviri olan bay Korb’un verdiği ikinci örnek daha çok ilgimi çekti benim. İslamiyet’in ilk genişlediği yıllarda fethedilen topraklarda yaşayan hristiyan tebanın ödemek zorunda olduğu vergiler varmış. Oysa müslüman teba bu vergileri ödemiyormuş. Sırf vergi ödemekten kurtulabilmek için pek çok hristiyan müslüman olmuş…
Yorumlar kapalı
Bugünkü Hürriyet Gazetesi’nde, Prof. Dr. Şükrü Kızılot, başbakan yardımcısı Doç. Dr. Abdüllatif Şener’in şu sözlerini aktarıyor:
Yorumlar kapalı‘Bu vergi affı olayına, şiddetle karşıyım. Adeta dürüst mükellefi cezalandırıyor, kaçıranı ödüllendiriyor. Anayasa’ya bir madde koymalı ve vergi affı bir daha hiç olmamalı…’
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/3424526.asp?yazarid=82&gid=61