TRT Payının Hukuki Niteliği Hakkında…

ISTRADE 2016’nın ikinci gününde (1 Nisan 2016), Enerji Mevzuatı ve İçtihatlar İçerisinde Enerji Ticareti konulu panelde elektrik satış bedellerindeki TRT payının hukuki niteliği ve güncel gelişmeler hakkında bir konuşma yapmanız istenmişti. O konuşma için hazırladığınız notları (dikkat, ham metindir) paylaşıyorum:

Olaylar

  • 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren uygulanmak üzere EPDK, tarife bileşenlerinde değişiklik yapmış ve kayıp kaçak bedelini perakende satış tarifesinden çıkartarak ayrı bir kalem olarak öngörmüştür.
  • EPDK, 1 Şubat 2011 tarihli 3065 sayılı karar ile TRT fonunun hesaplanmasında kayıp kaçak oranının TRT fonunun hesaplanmasında nazara alınmayacağını öngörmüştür. Karar şu şekildedir:

“… nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler tarafından, iletim, dağıtım, sayaç okumaya ilişkin perakende satış hizmeti ve kayıp enerjiye ilişkin bedeller hariç olmak üzere, net enerji ve sayaç okuma dışındaki perakende satış hizmeti bedelleri toplamının TRT payının hesaplanmasında dikkate alınmasına…”

  • TRT, idari yargıda (Dan. 13. D.) iptal davası açmış,
  • TRT, 26 Ekim 2011’de Yüksek Danıştay (YD) almış;
  • Bunun üzerine EPDK, 01 Mart 2012 tarihli ve 3717-13 sayılı Karar ile 1 Şubat 2012’den itibaren (geriye dönük) YD kararına uygun uygulama yapılmasına karar vermiştir.
  • İlk derece mahkemesi sıfatıyla Dan. 13.D. 24 Şubat 2015’te TRT’nin davasını reddetmiştir.
  • Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, temyiz incelemesinde, 5 Ocak 2016’da ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.
  • EPDK, karar düzeltmeye başvurmuştur (derdest).
  • EPDK, 23 Mart 2016’da “kayıp kaçak bedeli üzerinden TRT payı tahakkuk ettirilmeyen dönemler için 1 Ocak 2016’ya kadar kayıp kaçak bedeli üzerinden TRT payı tahakkuku yapılması gerekmektedir” şeklinde bir duyuru yapmıştır.

TRT Payına Dair Mevzuat

3093 sayılı Kanun (TRT Gelirleri Kanunu) 4/c maddesi şu hükmü içermektedir:

c) (Değişik: 9/7/2008-5784/11 md.) Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin yüzde ikisi tutarındaki payı (Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fon ve paylar ile benzeri kesintiler hariç) faturalarında ayrıca gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler. (Mülga ikinci cümle: 10/9/2014-6552/144 md.)

Kanun 4/d maddesi ile Bakanlar Kurulu’na TRT payını artırma ve azaltma yetkisi vermiştir:

d) (Değişik: 16/6/2009-5904/36 md.) Bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, … Bakanlar Kurulu yetkilidir.

TRT payının tahsilatı Kanun’un 5/c maddesinde düzenlenmiştir:

c) (Değişik: 9/7/2008-5784/12 md.) Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişilerce, bu Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendine göre hesaplanacak bedeller en geç tahakkuku takip eden ikinci ayın yirmibeşinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu’nun göstereceği banka hesabına ödenir ve tahakkuk cetvelleri aynı süre içinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu’na gönderilir.

Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler üçer aylık dönem bilançoları kesinleştiğinde, o dönemin ödemeleri ile bilançoya göre ortaya çıkacak farklar müteakip ayın sonuna kadar taraflarca mutabakat yapılarak tasfiye edilir.

Ödemelerin geciktirilmesi halinde, her geçen ay ve kesri için, nihai tüketiciye elektrik enerjisi satan lisans sahibi tüzel kişilere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununda öngörülen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Kurum alacağı 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerince takip ve tahsil edilir.

(Not: Kanun 5/a maddesi ile radyo-televizyon cihazlarından alınacak ücretlerin 6183 sayılı AATUHK’na göre takip ve tahsil edileceğini öngörürken, 5/c ile enerji satışı üzerinden alınacak pay 2004 sayılı İKK’na göre takip ve tahsil edileceğini öngörmektedir. Bu tercih farkının nedenini anlamak önemli olabilir ancak Kanun gerekçesinde bu yok!)

#

TRT Payı Vergi midir?

Literatürde “vergi” sözcüğü geniş ve dar iki anlamda kullanılır.

Dar anlamda “vergi” denildiğinde teknik anlamıyla “vergi” kastedilir.

Bu anlamda vergiyi, devlet ya da vergilendirme yetkisine sahip kamu kuruluşlarının, kamu harcamalarını karşılamak üzere, gerçek ve tüzel kişilerden, karşılıksız, kesin, egemenlik hakkına ve kanuna dayalı olarak aldıkları parasal tutarlardır, şeklinde tanımlayabiliriz.

Buna karşılık aynı sözcük geniş anlamında kullanıldığında ise, ortak özelliklerinden hareketle, Anayasa’nın 73. maddesine tabi olan, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlüklerin hepsi birden ve fakat tek sözcükle ifade edilmek istenir.

TRT Gelirleri Kanunu’nda “vergi” terimine rastlamıyoruz. Kanunun konumuzla ilgili 4/c maddesinde aynı anlamda olmak üzere “pay” ve “bedel”, 5/c maddesinde de “bedel” denilmekte.

Öyleyse sorulması gereken soru, “TRT payı” ya da “TRT bedeli” denebilecek söz konusu mali yükümlülüğün hukuki niteliği itibariyle bir vergi ya da vergi benzeri olup olmadığıdır. Zira bu soruya verilecek cevap EPDK’nın TRT payına dair bir düzenleme yapabilme görev ve yetkisinin olup olmadığı sorusunun da yanıtını ortaya koyar.

Bundan sonrası da çorap söküğü gibi gelir…

Vergi ve Vergi Benzerlerinin Tabi Olduğu Hukuki Rejim

Vergiler ve nitelikleri itibariyle vergiye benzeyen diğer mali yükümlükler sadece ve sadece kanunla yani TBMM tarafından konulabilir, değiştirilebilir veya kaldırılabilir. “Vergilerin yasallığı” dediğimiz bu kural Anayasa’nın 73. maddesinin 3. fıkrasında yer alır.

İdareye vergiler ve benzeri mali yükümlülükle bakımından çok sınırlı bir alanda düzenleme yapma yetkisi verilebilir. Anayasa’nın 73. maddesinin 4. fıkrasına göre “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarının ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kurulu’na verilebilir.”

Anayasa Mahkemesi’ne göre “Vergi, resim, harç benzeri mali yükümlülük (…) kişilerden, kamu hizmetleri karşılığına da bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır,” benzeri mali yükümlük’ kimi zaman vergi harç ve resmin özelliğini ayrı ayrı yansıtırken kimi zaman da verginin harç ve resmin ortak öğelerini taşıyabilir[7]”.

Kısmen de olsa karşılık ve yararlanma ilkesinin geçerli olduğu[8] vergi dışı mali yükümlüklerin ortak özellikleri, yasayla konulmaları ve kamu gücüne dayalı olarak alınmalarıdır[9].

TRT payı, örn. reklam gelirlerinin aksine, TRT’nin yasadan aldığı kamu gücüne dayanarak elde ettiği bir gelirdir. Anayasa’da kamu hizmeti olarak öngörülen kamusal radyo-televizyon yayıncılığının yerine getirilebilmesi için mali kaynak oluşturmak üzere ihdas edilen TRT payının, kamusal egemenliğin kullanılmasından kaynaklanan bir zorunluluk olması nedeniyle Anayasa’nın 73. maddesinde düzenlenen bir “benzeri mali yükümlük” niteliği taşıdığı şüphesizdir[10].

#

TRT Payının Benzeri Mali Yükümlülük Olarak Nitelendirilmesinin Sonucu

Anayasa koyucu mali yükümlüklerin kanunla konulmasını öngörürken keyfi ve takdiri uygulamaları önlemeyi amaçlamıştır. Mali yükümlüklerin matrah ve oranları, tarh, tahakkuk, tahsil usulleri, vadesi, yaptırımları, zamanaşımı, muafiyet ve istisnaları vardır. Anayasa’nın 73. maddesi tüm bunların çerçevesinin “kanun ile” net bir şekilde çizilmesini şart koşar. Aksi halde kişilerin başta temel hakları olmak üzere, kişisel, ekonomik ve sosyal durumları keyfi müdahalelere açık olur.

Bir benzeri mali yükümlük olarak TRT payının da tüm asli unsurlarının kanunla belirlenmesi zorunludur. Bunları idare belirleyemez ya da değiştiremez. Anayasa uyarınca Bakanlar Kurulu’na verilebilecek yetki dahi sadece dört unsur bakımından (muaflık, istisna, indirim, oran) ve sadece kanunda öngörülen alt ve üst sınırlar dahilinde mümkündür. (Bakanlar kuruluna TRT payının oranı bakımından böyle bir yetkinin Kanunun 4/d maddesinde verilmiş olduğunu görüyoruz.)

Bunun dışında ne TRT ne EPDK ne de başka bir idare, matraha dahi olacak veya olmayacak unsurları genişleteme veya daraltama yetkisine sahip değildir.

Kendi kanunları böyle bir yetki verse bile bu Anayasa’nın 73. maddesine aykırı olur.

Şimdi 3093 sayılı Kanunun TRT payının asli unsurlarını ne şekilde belirlemiş olduğunu kısaca özetleyebiliriz.

#

TRT Payının Konusu

TRT payının konusu “nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı”dır. Tekraren her enerji satışı değil, sadece nihai tüketiciye yapılan enerji satışları mali yükümlülüğün konusunu oluşturur. (Md. 4/c)

Bu bakımdan hem “nihai tüketici”nin ne anlama geldiğinin hem de “enerji satışı”nın anlamlandırılması gerekir….

#

Vergi veya benzeri mali yükümlülüklerin konularının kanunlarda gösterilmiş olması, genel olarak, bir mali sonuç yaratmaz. Borcun somut olarak doğması için, bazı olayların ya da şartların gerçekleşmiş olmasına bakılır. TRT payı bakımından bu, nihai tüketiciye elektrik enerjisinin “satılması” şeklinde ortaya çıkmaktadır. (Md. 4/c)

TRT Payını Doğuran Olay (VDO)

Buradan kanun koyucunun TRT payının doğumunu elektrik enerjisinin satışı ile (satış akdinin yapılmasıyla), bundan kaynaklanan edimlerin ifasına (elektriğin tüketiciye iletilmesine/teslimine ya da bedelin ödenmesine/tahsil edilmesine) değil, satıcı bakımından alacak unsurunun nitelik ve nicelik (muaccel bir alacak) olarak ortaya çıkmasına başladığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile kanun koyucu TRT payının doğumunu tahakkuk ilkesine başlamıştır.

Elektrik enerjisinde bedel tüketimin gerçekleşmesine bağlı olarak hesaplanabildiğinden TRT payı tüketim miktarına bağlı olarak bedelin hesaplanması/fatura edilmesi anında doğar.

#

Yükümlüsü Kim?

TRT payının yükümlüsü “nihai tüketiciye satış yapan lisans sahibi tüzel kişiler”dir. Kanunun 4/c ve 5/c maddeleri karşısında kanuni yükümlünün anılan kişiler olduğu tereddüte yer bırakmayacak derecede açıktır.

Bununla beraber, 2008 yılında Kanunun 4/c maddesinde yapılan değişiklikle satıcıların TRT payını “faturalarda ayrıca göster(mesi) ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettir(mesi)”nin öngörülmesinden hareketle bazı meslektaşlarımız TRT payının yükümlüsünün artık “tüketiciler” olduğunu ileri sürmektedirler[11]. Bu “yükümlü” ile “yüklenici”, mali yükümün hukuken borçlusu ile iktisaden taşıyıcısı arasındaki farkın gözden kaçırılmasından kaynaklanan bir hatadır. Bir mali yükümünün hukuken borçlusu ile iktisaden bu yükü taşımak zorunda olan kişi bazen aynı kişidir, bazen ise bu kişi iktisadi imkan/ortam bulduğunda ödemek zorunda olduğu vergi ya da benzeri mali yükümün tamamını veya bir kısmını başkalarına aktarır. (Buna kamu maliyesinde “yansıma” denir.)

Bu halde “kanuni yükümlü” ve “fiili yükümlü” ayrımı yapılır.

Aynen KDV’de olduğu gibi TRT payı dolaylı bir mali yüktür. İktisaden tüketicilerin sırtına yüklenmiştir, yani tüketiciler -kural olarak- fiili yükümlüdürler; ancak, hukuken elektrik enerjisi satışı yapan firmalara yüklenmiş bir mali ödevdir. TRT payının kanuni yükümlüsü olan bir elektrik dağıtım firması elektrik satış bedelini herhangi bir nedenle tüketiciden tahsil etmese ya da edemese (yani yansıtamasa) dahi TRT’ye ödemekle mükelleftir.

Kanundaki 2008 değişikliği TRT payının yükümlüsünü değiştirmemekte, TRT payının fatura üzerinde ayrıca gösterilmesini sağlamak suretiyle (aynen faturalarda KDV’nin ayrıca gösterilmesi gibi) tüketicinin ödediği tutarın ilgili kısmının satıcıya ödenen bir bedel değil, devlete ödenen bir nevi vergi olduğu konusunda bilgilendirmekten ibarettir.

#

TRT Payının Oranı ve Vadesi

Kanun 4/c maddesinde TRT payının oranını elektrik enerjisi satış bedelinin %2’si olarak belirlemiştir.

Vade yani, TRT payının TRT’ye ödenmesi gereken son gün ise Kanunun 5/c maddesinde “tahakkuku takip eden ikinci ayın yirmi beşi” olarak gösterilmiştir.

Kanun koyucunun buraya kadar Anayasa’nın 73. Maddesindeki “verginin yasallığı” ilkesine uygun bir düzenleme yapmış olduğu söylenebilir.

Asıl sorun bundan sonra, TRT payının “matrah”ının tespiti ve matrahın tespitinde EPDK’nın rolü noktasında çıkmaktadır.

#

TRT Payının Matrahı

Vergi konusunun, verginin hesaplanması için saptanan değer veya miktarına “matrah” denir.

TRT payının konusunun nihai tüketicilere satılan elektrik enerjisi olduğunu söylemiştik. Bu satış nedeniyle doğan TRT payının matrahı ise “elektrik enerjisi satış bedeli” olarak Kanunun 4/c maddesinde belirlenmiştir. Yalnız kanun koyucu matrahı bu şekilde belirlemekle yetinmemiş, bu matraha dahil olamayacak birtakım unsurları da tahdidi listeye bağlamıştır. Buna göre, matraha dahil olmayacak unsurlar olarak “.. iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller” ile “Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fonlar ve paylar ile benzeri kesintiler” belirtilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki yasa koyucu bu yaklaşımla matrahtan indirilebilecek tutarları değil, matrahın hesabına zaten hiç dahil edilmeyecek olan tutarları belirlemektedir.

Ne TRT ne EPDK ne de başka bir idare, matraha dahil olacak veya olmayacak unsurları genişleteme veya daraltma yetkisine sahip değildir.

Dolayısıyla matrah noktasında da aslında yapısız bir sorun olmadığını söylemek gerekir. Ancak, Kanunun 4/c maddesinde matrahı düzenleyen hüküm dikkatlice okunduğunda “bedel” teriminin aynı cümle içinde hem “fiyat” hem de “maliyet” anlamında kullanıldığı görülür.

Aynı hüküm daha doğru ifade edilseydi şöyle olurdu herhalde: “Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin olarak fiyata yansıtılan maliyetler hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış fiyatının %2’si tutarındaki payı…”

#

EPDK’nın Elektrik Enerjisi Satış Bedelini Belirleme Yetkisi

4628 ve 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunları’nın verdiği görev ve yetkiyle EPDK’nın elektrik enerjisi satış tarifesini belirleme yetkisi olduğu açıktır. Bu tarifenin içinde hangi unsurların yer alacağı da Kanunun belirlediği ölçütlere göre EPDK tarafından belirlenir. EPDK’nın, konumuzla ilgili davalarda atıfta bulunulan 2999 ve 3002 sayılı EPDK kararlarının 4628 sayılı Kanun uyarınca çıkarılmış, nihai tüketiciye elektrik satışı tarifesini belirleyen genel düzenleyici işlemler olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu kararların mali hukukun konusuna giren TRT payının tespiti ile doğrudan hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, 01.02.2011 tarihli ve 3065 sayılı EPDK kararında “…nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler tarafından, iletim, dağıtım, sayaç okumaya ilişkin perakende satış hizmeti ve kayıp enerjiye ilişkin bedeller hariç olmak üzere, net enerji ve sayaç okuma dışındaki perakende satış hizmeti bedelleri toplamının TRT payının hesaplanmasına” karar verildiği ifade edilmiştir.

Bu ifadelerden şu hususlar anlaşılmaktadır:

EPDK kararı, bir benzeri mali yükümlülük olan TRT payının matrahına dahil olan ve olmayan unsurları belirleme çabası içindedir; bu çaba, karardaki “TRT payının hesaplanmasına” ifadesiyle net bir biçimde ifade edilmiştir.

EPDK’ya göre, tüzel kişiler tarafından (mükellef) TRT’ye (alacaklı idare) yapılacak ödemelerin kapsamına (matraha) net enerji ve sayaç okuma dışındaki perakende satış hizmetleri bedelleri dahil olurken “kayıp enerji”ye ilişkin bedeller dahil edilmeyecektir. Kurul bu kararıyla TRT payının matrahını 3093 sayılı Kanuna rağmen yeniden tespit etmiş olmaktadır. Oysa yukarıda da belirtildiği üzere vergi benzeri mali yükümlülüklerin matrahını belirleme konusunda yetki bütünüyle kanun koyucuya aittir. Anayasanın 73. maddesi karşısında bu konuda ne EPDK’nın ne de Bakanlar Kurulu’nun yetkilendirilmesi mümkün değildir.

Benzeri mali yükümlülüklerle ilgili olarak EPDK hiçbir biçimde yetkili değildir; böyle bir yetkinin verilmesine de Anayasa engeldir. Dolayısıyla, kapsamı bütünüyle yasa tarafından belirlenmiş bir hukuki ilişkiye idarenin takdir veya bağlı yetkisiyle müdahale etmesi söz konusu olamaz.

TRT Gelirleri Kanunu matrahı şu şekilde belirlemiştir:

Elektrik enerjisi satış bedeli eksi “iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller” eksi “Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fonlar ve paylar ile benzeri kesintiler””

EPDK, 3093 sayılı Kanunun ifadesine “kayıp enerjiye ilişkin bedeller” ifadesini ekleyerek matraha dahil olmayan bir unsur daha yaratmaktadır. Ancak, kendisine herhangi bir yasayla verilmiş böyle bir yetkisi yoktur. Ayrıca, Anayasa’nın 73. maddesi karşısında herhangi bir yasayla da EPDK’ya matrah unsuru tespit etme yetkisi verilemez.

#

EPDK’nın 3065 Sayılı Kararı “Yokluk” ile Malüldür.

EPDK’nın 1 Şubat 2016’da aldığı “matrah tespit” kararı hala idari yargının önünde tartışılıyor olması oldukça şaşırtıcıdır. Zira yargı çoktan bu kararın yokluk ile malül olduğunu tespit etmeli ve bu konu kapanıp gitmeliydi. Şöyle ki:

Yetki idare hukukunda kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle yetki ile ilgili kurallar genişletici bir şekilde yorumlanıp uygulanamaz. Her aşamada re’sen dikkate alınır ve bir işlemin yetki unsurundaki sakatlık halleri yetki ve fonksiyon gaspı ile yetki tecavüzü olarak ortaya çıkar.

Bir idari kuruluşun yasa ile belirlenen görev konusu dışına çıkması “konu bakımından yetkisizlik”tir. Kendi görev alanından çıkarak başka bir idari merciin görev alanında yetki kullanılması “yetki tecavüzü” nedeniyle hukuka aykırı olur ve “idari işlemin iptali” müeyyidesiyle karşılaşır.

Buna karşılık, yetki unsuru bakımından en ağır hukuka aykırılık hali olan “fonksiyon gaspı”nda idari makam ve organların idare fonksiyonu dışında bir karar alması söz konusu olur. Örneğin idarenin yargısal karar alması veya yasamanın görevine giren bir düzenleme yapması hallerinde fonksiyon gaspından söz edilir. Böyle bir durumda idarenin tesisi ettiği işlem fonksiyon gasbıyla hükümsüz hale gelir ve bu ihlalin yaptırımı “yokluk”tur.

EPDK’nın elektrik piyasasına ilişkin düzenleme yetkisi, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na dayanmaktadır. 4628 sayılı Kanun, EPDK’ya TRT payının matrahını belirleme yetkisi vermediği gibi, Anayasa’nın 73. maddesi karşısında böyle bir yetkinin verilemeyeceği kesindir.

İlgili karar ile ilişkilendirilen 4628 sayılı Kanun’un Geçici 9 uncu maddesi, TRT payının matrahıyla değil, EPDK’nın tarife belirleme yetkisiyle ilgilidir. EPDK’nın tarife belirleme yetkisi elektrik piyasasındaki tüzel kişilerle tüketiciler arasındaki sözleşmeler bakımından değer taşır. Söz konusu yetki hiçbir şekilde TRT’nin tahsil edeceği vergi benzeri mali yükümlülük niteliğini haiz TRT payının matrahının unsurlarını değiştirme yetkisi şeklinde yorumlanamaz.

Bu nedenle EPDK’nın 3065 sayılı kararı yasamaya ait olan vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin asli unsurlarını belirleme görev ve yetkisinin (fonksiyonunun) gaspı mahiyetindedir ve aslında hukuken yok hükmündedir. Danıştay’ın söz konusu kararı incelediği ilk günden itibaren bunu tespit etmekle yetinmesi gerekirdi.

#

Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi

Danıştay’ın İlgili Kararları

EPDK’nın 01.02.2011 tarihinde aldığı 3065 sayılı kararı TRT idari yargıya taşımış ve evveliyetle yürütmenin durdurulmasını talep etmiştir.

26.10.2011 tarihinde bu talebi oybirliğiyle kabul eden Danıştay 13. Hukuk Dairesi (E. 2011/665), TRT payının matrahını oluşturan elektrik enerjisi bedelinin, EPDK’nın 4628 sayılı Kanunun Geçici 9. maddesi uyarınca aldığı 2099 ve 3002 sayılı kararlarla belirlediği tarifelerle uyumlu şekilde yeniden yapılandırılmasının ancak yasal düzenleme ile mümkün olabileceğini ifade ederek EPDK’nın fonksiyon gaspında bulunduğunu esasen tespit etmiş; ancak bunu açıkça ifade etmemiştir.

Ne var ki, söz konusu davayı neticelendirmek için yaklaşık 3,5 yıl bekleyen mahkeme, mâlen, EPDK’nın kendi görev alanı içinde hareket ettiği, tarife bileşeni belirlediği, elektrik enerjisi satış bedeli kavramını yorumladığı gerekçeleriyle davayı reddetmiştir. (E.2011/665, K.2015/722, 24.02.2015)

“Yorum” normu anlama faaliyetidir. EPDK’nın 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunu yorumlama noktasında ne bir görevi ne de bir yetkisi vardır. Zira EPDK “TRT payı”nın ne yükümlüsüdür ne de bu mali yükümün tarh, tahakkuk tahsil süreçlerinde görevli bir idaredir.

Diğer taraftan 3065 sayılı kararın metni göz atıldığında EPDK’nın elektrik enerjisi satışı yapan tüzel kişilere TRT matrahını ne şekilde tespit edeceklerine dair talimat mahiyetinde bir karar aldığı net şekilde anlaşılmaktadır. Bu normun yorumlanması değil yeni norm ihdası teşkil eder.

EPDK şüphesiz ki kendi görev alanına giren mevzuatı yorumlayabilir ve konumuz bakımından yorumlayabilirdi de. Örneğin, eğer enerji iletim-dağıtım tekniği açısından doğru ise, kayıp-kaçak bedelinin elektrik iletim veya dağıtım hizmetinin bir maliyet unsuru olduğu yönünde bir karar alabilirdi. Böyle bir karar (teknik açıdan doğru veya yanlış olması bir yana) mahiyeti itibariyle bir yorumlayıcı düzenleme olurdu ve neticesi itibariyle kayıp-kaçak bedellerinin iletim veya dağıtım dışı olarak TRT matrahının tespitinde kapsam dışı bırakılması sonucunu doğururdu.

Buradan hareketle çıkacak bir hukuki uyuşmazlıkta EPDK’nın fonksiyon gaspı gündeme gelmez; aksine, “elektrik enerjisi satış bedeli” kavramının içeriğinin Kanunla belirlenmemiş olması ve 4628 sayılı Kanunun bu kavramı içini doldurma noktasında EPDK’yı yetkilendirmiş olması sebebiyle 3903 sayılı Kanunda’daki matrahın Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine dayanan “hukuki belirlilik ilkesi”ne ve dolayısıyla Anayasa’nın 73. maddesindeki şekli değil maddi anlamdaki yasallık ilkesine aykırılığı tartışma konusu edilebilirdi. Lakin EPDK bu mahiyette bir karar almamıştır.

Danıştay’ın 13. Dairesinin kararını bozan 05.01.2016 tarihli İdari Dava Daireleri Kurulu kararı (E.2015/3402, K.2016/1) doğrudur. Bu kararın gerekçesi esasen 13. Dairenin yürütmeyi durdurma kararının gerekçesinin tekrarından ibarettir. İdari Dava Daireleri Kurulu da fonksiyon gaspını tespit etmiş ama bunu teknik terim olarak ifade etmemiştir.



[1]. Kanunun ilk hali için bkz: http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/18606.pdf

[2]. 4/c’nin 5784/11 ile değişik hali ile 26.07.2008’den itibaren geçerli hali şöyle: 4/12/1984 tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Gelirleri Kanununun 4 üncü maddesinin (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin yüzde ikisi tutarındaki payı (Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fon ve paylar ile benzeri kesintiler hariç) faturalarında ayrıca gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler. Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz.”

[3]. Bu oran kanunun ilk halinde %3.5 idi. Ancak, 23.02.2003 t. ve 25029 s. RG’de yayınlanan BKK ile %2 olarak belirlenmiş. Daha sonra 5784 s. Kanun ile yapılan değişiklikte de %2 korunmuş.

[4]. 6552/144 ile 11.10.2014’den itibaren yürürlükten kaldırılan cümle şu: “ Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz.”

[5]. Madde metni (Yürürlük 3.7.2009):

MADDE 36-4/12/1984 tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 4 üncü maddesinin … ve aynı maddenin (d) fıkrası ise “Bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, …Bakanlar Kurulu yetkilidir.” şeklinde değiştirilmiştir.

[6]. Madde metni (Yürürlük: 26.07.2008):

MADDE 12 – 3093 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişilerce, bu Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendine göre hesaplanacak bedeller en geç tahakkuku takip eden ikinci ayın yirmi beşinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun göstereceği banka hesabına ödenir ve tahakkuk cetvelleri aynı süre içinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna gönderilir. Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler üçer aylık dönem bilânçoları kesinleştiğinde, o dönemin ödemeleri ile bilançoya göre ortaya çıkacak farklar müteakip ayın sonuna kadar taraflarca mutabakatla yapılır. Ödemelerin geciktirilmesi halinde, her geçen ay ve kesri için, nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişilere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununda öngörülen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Kurum alacağı 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerince takip ve tahsil edilir.”

[7]. Anayasa Mahkemesi, E. 1995/24, K. 1995/52, K.t. 28.09.1995- R.G. Tarih-Sayı: 11.06,1998-23369

[8]. Anayasa Mahkemesi, E. 2003/9, K. 2004/47, K.t. 1.4.2004- R.G. Tarih-Sayı: 05.11.2004-25634

[9]. Anayasa Mahkemesi, E. 1997/62, K. 1998/52, K.t. 16.9.1998- R.G. Tarih-Sayı: 20.10.2000-24206

[10]. Kavram hakkında bkz.: Funda Başaran, Anayasa Temelinde Mali Yükümlülük Kavramı, Prof. Dr. Oğuz İmregün’e Armağan, İstanbul 1998.

[11]. Bkz.: Beşir Fatih Doğan, Elektrik Piyasasında TRT Payı Ödenmesi Konusundaki Hukuki Gelişmeler, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı:1 Yıl 2013.