İçeriğe geç →

Kategori: Makaleler

Çeşitli Alternatif Çözüm Yollarının Vergi Hukukunda Uygulanabilirliği

22 Aralık 2017’de Hacettepe Hukuk Fakültesi’nde Aternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları Sempozyumu düzenlenmişti. Benden de vergi hukukunda alternatif çözüm yollarının varlığı, olabilirliği konusunda kısa bir konuşma yapmam istenmişti. Aşağıdaki tebliği onun için kaleme almıştım. Paylaşıyorum: Çeşitli Alternatif Çözüm Yollarının Vergi Hukukunda Uygulanabilirliği Terimler önemlidir. Tek bir kavram farklı terimlerle ifade edilmeye…

Yorumlar kapalı

TRT Payının Hukuki Niteliği Hakkında…

ISTRADE 2016’nın ikinci gününde (1 Nisan 2016) Enerji Mevzuatı ve İçtihatlar Işığında Enerji Ticareti konulu panelde elektrik satış bedellerindeki TRT payının hukuki niteliği ve güncel gelişmeler hakkında bir konuşma yapmam istenmişti. O konuşma için hazırladığım notlarımı (dikkat, ham metindir) paylaşıyorum: Olaylar – 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren uygulanmak üzere EPDK…

Yorumlar kapalı

ABD Vergi Hukukunda Özün Şekle Üstünlüğü İlkesi

Verginin karşılıksız olması kimi yükümlülerin ona karşı direnç göstermesine, hiç vergi ödememe, vergi yükünü en aza indirme veya yükümlülüğünü başkasına aktarma arayışlarına girmelerine yol açabilmektedir. Kamu maliyesinde vergiye karşı tepkiler  adı altında ele alınan bu çabalara girişen yükümlüler vergi kaçırmanın ya da en azından vergiden kaçınmanın yollarını ararlar. Bu amaçla,…

Yorumlar kapalı

KVK M. 30’a Tabi Ödemelerden Kaynaklanan Tazminatların KVK M. 30 Ve GKV M. 40 Bağlamında Değerlendirilmesi

Prof. Dr. Mualla Öncel’e Armağan’da yayınlanmıştır.

Yazarından izin alınmaksızın başka sitelerde yayınlanmaması rica olunur.

Ertuğrul AKÇAOĞLU

  1. Giriş

Bu çalışmanın konusu, bir kurumlar vergisi mükellefinin, ilam uyarınca, bir dar mükellefe yapacağı “ödemeüzerinden kurumlar vergisi tevkif etme ödevinin bulunup bulunmadığıdır. Bir kurumlar vergisi tam mükellefi ile bir dar mükellefinin aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan karşılıklı edimlerinin tamamen veya kısmen yerine getirilmemiş olması nedeniyle, bir yargı kararı1 gereğince tam mükellef kurumun dar mükellef kuruma yapması öngörülen ödemelerin vergi hukuku bakımından nitelendirilmesine ilişkin olan bu sorun, kurumlar vergisi matrahının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun 40. maddesinde indirilebilecek giderler arasında sayılan “işle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminat”ın Kurumlar Vergisi Kanununun 30. maddesi2 uyarınca vergi tevkifatına tabi bir gelir unsuru olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği noktasında somutlaşmaktadır.

Yorumlar kapalı

Vadesiz Mevduatların İnternet Bankacılığı Yoluyla Boşaltılmasında Banka ve Mevduat Sahiplerinin Hukuki Durumlarına Kısa Bir Bakış: Çok Yapılan Bazı Yanlışların Doğruları

Bu yazı Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Dergisi’nin 116. sayısında yayınlanmıştır. (Aralık 2009, Sayfa 60-63)

Ertuğrul Akçaoğlu*
Muammer Ketizmen*
Abdurrahman Saygılı*
Eşref Küçük*


Vadesiz Mevduatlarının İnternet Bankacılığı Yoluyla Boşaltılmasında Banka ve Mevduat Sahiplerinin Hukuki Durumlarına Kısa Bir Bakış:
Çok Yapılan Bazı Yanlışların Doğruları

Sorunun tespiti ile başlayalım söze:

İnternet bankacılığı şüphesiz ki bizlerin hayatını oldukça kolaylaştırıyor. Ancak, muhtelif sebeplerle internet bankacılığında güvenliğin – bazen – tam olarak sağlanamadığını ve mevduat sahiplerinin banka hesaplarının – bazen – kötü niyetli kişilerce boşaltıldığını hepimiz görüyor, biliyoruz. İncelediğimiz olayların çoğunda mevduat sahiplerinin banka hesaplarının boşaltıldığını fark ettiklerinde bankalarına başvurarak “zararlarının” tazminini talep ettiklerini; banka bu taleplerini yerine getirmediğinde de “tazminat davası” açtıklarını görüyoruz. Açılan davalarda “davacı” mevduat sahiplerinin hesaplarının boşaltılmasında o veya bu sebeple “bankanın kusurlu olduğu” savına dayandıkları, “davalı” bankaların ise kendilerinin “kusursuz”, davacının “kusurlu” olduğu savunmasına sığındıklarını tespit ediyoruz. Bu şekilde açılan davalar, çoğu zaman, mahkemelerce “tarafların kusurunun tespiti” için bilirkişilere gönderilmekte.

Yorumlar kapalı

e-Zamanı geldi… e-Devlet şekilleniyor…

Bu yazı Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Dergisi‘nin 114. sayısında yayınlanmıştır. (Ekim 2009, Sayfa 22-23)

Eşref Küçük*
Ertuğrul Akçaoğlu*
Muammer Ketizmen*
Abdurrahman Saygılı*

e-Zamanı geldi…
e-Devlet şekilleniyor…
E-DEVLET VE BİLGİ TOPLUMU KANUN TASARISI TASLAĞI1

“Nerede toplum varsa orada hukuk vardır”, der, formülasyonu Grotius’a atfedilen eski Roma kökenli bir söz. Hukuku temel almayan, ilişkilerini düzenleme gereksinimi duymayan bir toplumun var olamayacağını ifade eder bu söz. Elbette hukuku inşa edecek olan da devlettir: Nerede toplum varsa orada devlet vardır. İnsanların birarada yaşayabilmek için zorunlu olarak hukuk kurallarına ihtiyacı olmasını, bunun sonucunda da toplum halinde yaşamaktan başka çaresi olmadığını da, herkesin bildiği gibi, Aristo “insan toplumsal bir varlıktır” sözleriyle betimlemiştir. Eski Roma toplumunun da, kendisini barbar kavimlerden, hukuk kurallarına göre yönetilmesiyle ayırması da, hukukun toplum hayatının vazgeçilmez bir öğesi olduğuna dikkat çeken antik ve fakat çok önemli bir detay olarak günümüz bilişim çağının e-toplumuna ışık tutmaktadır. e-Toplumun da e-hukuku ve e-devleti olacaktır. Bunun da artık e-zamanı gelmiş bulunuyor.

Başbakanlığımız, bilişim toplumuna dönüşümümüzü sağlamaya yönelik olarak, 7 Ağustos 2009 tarihinde “e-Devlet ve Bilgi Toplumu Kanun Tasarısı Taslağı”nın 1.7 sürümünü internet sitesinde yayımladı. Bu yazının amacı, işte bu kanun tasarısı taslağının içeriğini okuyucularımızla paylaşmaktır.

Yorumlar kapalı

Vergi Hukukunda İradi Temsil

Bu yazı 1998 senesinde yazılmıştır; güncel değildir.

Giriş

Bir vergilendirme ilişkisinin iki tarafı vardır: Vergi alacaklısı olan devlet (vergi idaresi) ve vergi borçlusu olan mükellef. Bu sayılanlara bir üçüncü taraf olarak sorumlu da eklenebilir.

Mükellef, vergiyi doğuran olayı kendi kişiliğinde gerçekleştirmiş bulunan ve vergi borcunu kendi malvarlığından ödemek zorunda olan kişi olarak tanımlanabilir. Sorumlu ise, bazen mükellefle birlikte, bazen de mükellefin yerine geçerek, vergilendirmenin maddi-şekli ödevlerini yerine getirmekle görevlendirilmiş olan kişidir.

Vergi yasalarımız mükelleflik ve sorumluluk kurumlarını ayrıntılı şekilde düzenlemişken, iradi temsil kurumu açısından sessiz kalmışlardır.

Vergi yasalarının bu durumu iki şekilde değerlendirilebilir: Kanun koyucunun, mükellef ve sorumluların vergi ödevlerini bizzat yerine getirmelerini istemiş olduğu ve bu sebeple Vergi Hukukunda iradi temsile yer vermediği söylenebilir ya da kanun koyucunun, esasen Borçlar Hukukunda düzenlenmiş bulunan temsil müessesesinin Vergi Hukukunda da geçerli olacağını kabul ettiği, bu nedenle yeniden düzenleme gereği görmediği de düşünülebilir.

Bu çalışmada, mevzuatımızdaki hükümlerin ışığında, Vergi Hukukunda temsilin mümkün olup olmadığı; bu soruya olumlu yanıt verilebilirse, temsil yoluyla hangi işlemlerin gerçekleştirilebileceği incelenmeye çalışılacaktır. Bu amaçla, önce genel olarak temsil konusu ele alınacak, daha sonra Vergi Hukukunda temsilin mümkün olup olmadığı tartışılacak ve buna bağlı olarak temsil yoluyla gerçekleştirilebilecek işlemler değerlendirilecektir.

Yorumlar kapalı

Vergilendirme Yetkisinin Temel Hak ve Özgürlüklerle İlişkisi

Bu yazı 1998 senesinde yazılmıştır; güncel değildir.

1. Giriş

Bu çalışma vergilendirme yetkisinin temel hak ve özgürlüklerle ilişkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda vergilendirme yetkisinin hukuki niteliği ve tarihsel gelişimi verilmiş, ardından Anayasadaki sosyal devlet ve hukuk devleti ilkeleriyle ilişkisi incelenmiştir. İkinci kısımda ise Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklerden vergilendirme yetkisine karşı duyarlı olanlar değerlendirilmiştir.

Yorumlar kapalı